Virginia Woolf - Kendine Ait Bir Oda

Virginia Woolf

Virginia Woolf kurmaca eserlerindeki modern tekniklerinin yanı sıra feminist hareketler açısından önemli bir eser konumunda olan “Kendine Ait Bir Oda”yı da yazın dünyasına kazandırmış önemli bir kadın yazardır. “Kendine Ait Bir Oda” adlı eserine bakıldığında yazarın kendisinin de belirtmiş olduğu gibi sembolik olarak anlamları genişleyebilen kavramların eser boyunca tercih edildiği görülmektedir. (Woolf, 2017:115) Eserin adının da bu bağlamda değerledirebileceği açıktır. Kapıdaki kilit, yıllık beş yüz pound’un yanı sıra bence eserde üzerinde durulan ‘kurmaca yazmak’ da sembolik bir anlamı taşıması açısından değerli bir eylemi karşılar. Kadınlar ve onların kurmaca yazmasının eser boyunca yansıtılmasında kurmaca yazmak eylemi, mahremiyetin ne kadarının paylaşılabileceğine dair bir özgürlük alanı sunması bakımından dikkate değerdir. Bu sembolik olarak anlamları genişleyebilen pek çok kavramın tarih boyunca kadınlar açısından bir değerlendirilmesinin sunulması ve her milletin kadınının kendi durduğu noktadan bunu ele alabileceği somut bir fikir yazısının ortaya konması eseri bugün dahi değerli kılmaktadır. Kitapta dikkate değer konulardan biri de zamanına göre ileri bir düşünce sayılabilen kadın ve iffet meselesinde Woolf’un belirttikleridir. Bugün bile pek çok toplumda aşılamamış bir yanılgı olan iffeti bedensel eylemlerle eşleştirme ve iffeti sadece kadınlara yükleme yanılgısı eserde tartışmaya açılmıştır. Virginia Woolf, iffet gibi meselelerin kadın ve eğitim ile ilişkisine dair sarf ettiği sözlerinin yanı sıra kurmaca konusunda da kadını değerlendirir. Woolf, bugün kitap raflarımıza baktığımızda ayrıma gitmediğimiz sürece bir kadın okuyucu olarak fark etmediğimiz bir sorunsalı kitabına taşımıştır. Neden kadın yazarların eserleri sayısal açıdan bu kadar kısıtlıdır ve neden kadınlar farklı farklı türlerde eserler vermek için uzun süre beklemişlerdir? Yirmi birinci yüzyıl şartlarında bu durumun değişikliğe uğradığını bilsek bile edebiyat tarihi açısından değerlendirdiğimizde kadın ve yazınsal eser açısından belirli dönemlerin kısır durumda olduğunu söylemek mümkündür. Kadınların mektup yazmasının daha kabul edilebilir durumda olduğunu ileten Woolf’un bu düşüncelerini (Woolf, 2017 :69) Türk edebiyatı’nın kadın yazarlarının belli belirsiz olduğu dönemlerinde de değerlendirmek gerekmektedir. Kadın yazarlarımızın erkeklere göre mektup türüne daha fazla eğilim göstermesi, roman içlerinde rastlanan mektuplar ve mektup-roman türünde yazılan eserler ve kadın meselelerinin mektup türünde daha çok kaleme alınması (Coşkun, 2013:234) Woolf’un kadınlar ve mektup ile kurduğu ilişkiyi farklı bir milletin edebiyatında da haklı kılmaktadır. Woolf’un farklı türdeki sanatsal yaratımlardaki kadın faaliyetlerine yönelik bir diğer çarpıcı ifadesi, başkalarının sözleri ile de desteklemiş olduğu üzere anonim anlatıları kadınlarla ilişkilendirmesidir: “ Altına imzasını atmasa da pek çok şiir yazmış olan Anon'un kadın olduğunu düşünürüm sık sık (Woolf, 2017:55)” Bu bizim tarihimiz açısından bakıldığında anonim anlatıların hangi cinsiyetler tarafından ortaya konulmuş olduğunun belirlenmesinde önemli bir ifadedir. Woolf “Edward Fitzgerald, sanırım baladları ve halk şarkılarını yazanların, onları çocuklarına mırıldananların, ördüğü örgüleri ya da uzun kış gecelerini onlarla şenlendirenlerin bir kadın olduğunu öne sürmüştü.” ifadeleri ile önemli bir başka kültürün de kadınlar tarafından ortaya konulmuş olabileceğini tartışmaya açar. Kadının yazar/şair olarak Ana Tanrıça dönemine kadar giden tarih çizgisinin( Gültekin,2013:104) bugün silikleşmiş olmasına rağmen Woolf’un satırlarında önemli açılardan vurgulanmış olması önemlidir. Bu durum kadınların sanatsal atmosfere çok daha öncelerden adım attığını fakat bugün Woolf’un sunduğu belirli nedenlerden çekilmek zorunda kaldığını gösterir niteliktedir. Son olarak eser hakkında şunu da belirtmek gerekir. Woolf kitabında ele aldığı romanları inceleme metodolojisinde üzerinde durduklarını eserinde kendisi gerçekleştirmeye çalışır. Her ne kadar eser roman veya herhangi bir kurmaca metinle türsel bakımdan birebir eşleşmese de eserin kurmaca özellikler açısından kuvvetlendirildiği görülmektedir. Woolf bir kadın yazarın romanını incelerken başlangıçtaki detayların eserin bir noktasında değerlendirilmiş olacağına dair beklentisini ifade eder. Kendisi de eserin başında ifade ettiklerini eserin sonunda yeniden anlamlandırır. Çimenlere basma, kütüphaneye alınmama konusu eserin sonunda böylece yeniden değerlendirmeye alınır. Yine eserin başında verdiği Rosetti ve Tennyson’dan örnek verdiği şiirler de eser sonunda bu şekilde anlamlandırılır. Bu gibi özellikleri ile feminizm ile ilgili çarpıcı görüşleri barındıran kitabın da bir bakıma kurmaca özellikleri taşıdığını söylemek mümkündür. Urgan'ın belirttiği üzere (Urgan, 2014:48) Oxbridge adlandırması buna bir örnektir. Kelimenin yaratım süreci 19. yüzyılla başlatılabilse de kurgusal bir kelime olarak eserde bu kelime yer bulur. Woolf’un bu kurgusal kelimeyi tercih etmesi de farklı anlamları taşır. Eserde Shakespeare'nin kız kardeşi olarak Judith'in yaşantısının kurgulanması da başka bir örnektir. Woolf‘un kadın romanlarını okurken kadınların şiir, roman gibi türlerde kalmayıp kendi biçimlerini oluşturabileceğini ifade etmesi bence bu noktada önem kazanır. Kendine Ait Bir Oda da hem bir deneme hem de kurgusal bir metin izlenimi verir.

Kaynaklar